HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

tarihimizden ibretlik kıssaslar FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme


Join the forum, it's quick and easy

HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

tarihimizden ibretlik kıssaslar FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme

HERKONU FORUM SİTESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HERKONU


    tarihimizden ibretlik kıssaslar

    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Empty tarihimizden ibretlik kıssaslar

    Mesaj tarafından reco_54 C.tesi 30 Ağus. 2008, 1:11 pm

    tarihimizden ibretlik kıssaslar B-52098-tugra


    ERTUĞRUL’UN OCAĞINDA BİR DEVLET DOĞUYOR





    1258 yılında Ertuğrul’un Ocağı küçük Osmancıkla şenlenir. Söğüt’te o güne dek görülmemiş bir bayram yaşanır adeta. Kuzular kesilir, kazanlar kaynar, leziz mi leziz yemekler yapılır, fakir fukaranın karnı doyurulur. Meydan Kayı yiğitlerinin naraları ile dolar. At yarışları, cirit atmalar, güreşler, ok salmalar daha nice nice yarışlar, müsabakalar yapılır. Derken günler geçmeye, aylar ayları, yıllar yılları kovalamaya başlar. Osmancık da büyümüş ata binecek, eline kılıç alacak yaşa gelmiştir artık.



    Ertuğrul Bey, Osman’ı en iyi şekilde yetiştirmek için büyük gayret sarf etmek de onun ilim, ahlak, edep, kuvvet ve cesaret bakımından en üstün dereceye ulaşmasını çabalamaktadır. Ertuğrul Bey, Osman’ı yetiştirmek için silah arkadaşları Akça Koca’yı, Konur Alp’i, Abdurrahman Gaziyi ve Turgut Alp’i görevlendirir. Bu gaziler de dur durak bilmeden saçları ve kaşları kapkara olan bu Kara Osman’ı yoğururarak, en ince savaş sanatlarını öğretirler. Onun gözü pek, güçlü, disiplinli ve tahammüllü bir yiğit olması için ellerinden geleni ardına koymazlar. Rum oğlanlarının çelik çomak oynadığı yıllarda O, ata binmeyi, kılıç kullanmayı, ok atmayı, kargı savurmayı öğrenir.


    tarihimizden ibretlik kıssaslar Pic1tn2





    Kara Osman’ın belki de en çok sevdiği şeylerden birisi bu gazilerin savaş hatıralarını dinlemektir. Bir daha bir daha anlattırır doyamaz bir türlü destanlara, savaş hatıralarına. Önlerini keser, ayaklarına dolanır mutlaka anlattırmadan bırakmaz onları.



    Sonra Mevlana Celaleddin Rumi’nin çağdaşı olan büyük veli Şeyh Edebalı’nın önünde diz çöker. Şeyh Edebalı’nın sohbetlerinden öyle bir feyz öyle bir zevk almakta ki Osman, hele peygamberimizin cihadlarını dinlemek yok mu, uçurup götürmektedir onu. Şeyh Edebalı Osman’ın ruhunu kalıba koymuş şekil veriyordur sanki. Onu yarınlara hazırlıyor himmetle, öyle nasihatler veriyor ki o nasihatler ona da torunlarına da ışık tutabilecek nitelikte:



    “ Müslüman olsun, kafir olsun herkese iyilik yapın, affedici olun. Büyüklerinize ve âlimlere hürmetkâr davranın. Bereket büyüklerle beraberdir. Her işinizi Allah rızası için işleyin. Sözünüz ne ise işiniz o olsun. Doğruluktan ayrılmayın Allah için cihadı terk etmeyin. Vefa sahibi olun dostlarınızı unutmayın, danışmadan iş yapmayın. Sabırlı olunuz vaktinden önce çiçek açmaz..

    tarihimizden ibretlik kıssaslar E3

    Osman Şeyhini kırmamaya, ona sevgide ve saygıda kusur etmemeye çalışır her zaman. Çünkü babası Ertuğrul Bey’in sözleri de bu yöndedir:



    “Dinle ey oğul! Edebalı’nın terazisi doğru tartar dirhem şaşmaz. Bana karşı gel ona gelme. Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim. Ona karşı gelirsen gözlerim bakmaz, baksa da görmez olur. Göremez olurum seni. Edebalı soyumuzun ışığıdır. Var git şimdi bu dediklerimi de vasiyetim say.”



    Şeyh Edebalı ve Ertuğrul Bey’in bu sözlerini hiçbir zaman aklından çıkarmayan Osman’ın bu keremli hali, ileride onun bir devlet sahibi olmasına ve kurduğu devletin tertemiz bir soyla yüzyıllarca adaletle yönetilmesiyle mükâfatlandırılacaktır.
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Empty osman gazinin ruyası

    Mesaj tarafından reco_54 C.tesi 30 Ağus. 2008, 1:20 pm

    Osmanlı Beyliği'nin kuruluş günlerinde, zamanın büyük alimlerinden Şeyh Edebali Söğüt yakınlarındaki bir dergahta oturuyor, Ertuğul Gazi'ye ve oğlu Osman Bey'e yardımcı oluyordu.

    Osman Bey bir gün O'nun evinde misafir olmuştu. Geceyi geçireceği odada bir Kur'an-ı Kerim duruyordu. Yorgundu, yatmak istiyordu ama, bu yüce Kitab'a saygısından dolayı bir trülü yatıp uyuyamıyordu. Derken bir an daldı, kendisinden geçti ve rüya alemine daldı...

    Gördü ki, Edebalı'nın koynundan bir ay doğdu. Ay dolunay haline gelince inip kendi koynuna girdi. O anda kendi göbeği üzerinde bir çınar ağacı bitip büyümeye, yükselmeye başladı. Ağaç büyüdükçe yeşillendi, güzelleşti. Dallarının gölgesi bütün dünyayı kapladı.

    Evliya Çelebi'nin söyleyişiyle, o ağacın gölgesinde dağlar var, dağların dibinden pınarlar çıkar ve salınıp akarlar. Kimi bağını sular o sularla, kimi de çeşmeler yapıp akıtır...

    Sonra, ağacın yanında dört sıra dağlar gördü ki bunlar Kafkas, Atlas, Toros ve Balkanlar'dı. Ağacın köklerinden Dicle, Fırat, Nil ve Tuna nehirleri çıkıyordu. Bu nehirlerin üzerinde gemiler yüzüyordu. Tarlalar hep ekinlerle ve başka ürünlerle doluydu. Dağların tepeleri ormanlarla kaplıydı, vadilerde şehirler kurulmuştu. Şehirlerde camiler yapılmış, minareler arşa yükseliyordu. Camilerin altın kubbelerinde birer hilal ışıldıyor, minarelerinde müezzinler ezan okuyor ve o ezanlar ağaç dallarındaki kuşların cıvıltılarıyla karışıyordu. Öyle bir an oldu ki, ağacın yaprakları kılıç gibi uzamaya başladı. Derken bir rüzgar çıkıp bu yaprakları İstanbul'a doğru çevirdi. Şehir, iki denizin ve iki karanın birleştiği yere kurulmuş, bir elmas yüzüğün kıymetli taşı gibi orada duruyordu. Osman Bey bu yüzüğü alıp parmağına takıyordu ki, uyandı!

    Sabah olunca Osman Bey bu rüyayı Şeyh Edebalı'ya anlattı. Şeyh rüyayı şöyle yorumladı:

    "Osman bir devlet kuracak ve üç kıtaya hakim olacaktır."

    Sonra da, kızı Malhun Hatun'u Osman Bey'e eş olarak verdi.

    Osman Bey, çok önceden, babasının sağlığında belirledikleri hedefe yani Bizans'a doğru ilerlerse,bu rüyanın gerçekleşeceğine ve Şeyh Edebalı'nın haklı çıkacağına inanıyordu. Ne yazık ki kendisi, Bursa fethedilmek üzereyken öldü. O büyük emelinin gerçekleştirilmesi artık oğluna kalıyordu.

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Osmangazi

    Osman Gazi’nin tohumunu attığı ulu Çınar’ın;



    Orhan Gazi devrinde Asya kıtasından Avrupa kıtasına…



    Yavuz Sultan Selim devrinde buralardan ilave olunarak Afrika kıtasına...



    İkinci Selim tarafından gerçekleştirilen Sumatra seferiyle Okyanusya kıtasında da boy göstermesi ile Osmanlı Cihan Devleti dört kıtayı saran Ulu bir çınar olmuştur.

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Kissadanhisseler_padisahlar


    En son reco_54 tarafından C.tesi 30 Ağus. 2008, 1:55 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Empty FATİH VE MOLLA HUSREV

    Mesaj tarafından reco_54 C.tesi 30 Ağus. 2008, 1:28 pm

    FATİH VE MOLLA HÜSREV





    Molla Hüsrev’in babasının soyu Fransız asıllı olup, babası bir Fransız subayıydı. Babası Türklerin üstün ahlakına hayran olup, İslamiyeti seçer ve ismi Feramerz olan bu mübarek zat, adını Feramuz olarak değiştirir. Fransa’dan kalkıp Anadolu’ya göç eder ve Sivas -Tokat civarlarına yerleşir. Oğluna Peygamber Efendimizin adını koyan Feramuz Bey, kızını da Osmanlı Emirlerinden Hüsrev Bey’e verir. Feramuz Bey bir müddet sonra vefat eder ve oğlu Muhammed ablasının yanına sığınmak zorunda kalır.



    Eniştesi Hüsrev Bey, Muhammed’in müthiş zekasını keşfederek ona hayran kalır ve onun tahsil görmesi için ne gerekirse yapar. Muhammed de eniştesinin bu teveccühünün altında kalmaz; gecesini gündüzüne katarak akranlarına fark atar! Sonuçta molla olan Muhammed, eniştesinin adıyla “Molla Hüsrev” diye anılmaya başlar. Molla Hüsrev, işinin ehlidir ve devlet kademelerini ışık hızıyla tırmanmaya başlar. Öyle ki bir müddet sonra II. Murat Han ondaki cevheri fark ederek onu Kadıasker yapar.



    Günler geçer ve II. Murat Han, oğlu II. Mehmed’i (Fatih’i) Manisa’ya devlet yönetimini öğrenmesi için göndermeye niyetlenir. Ama oğluna hem Lalalık hem de babalık yapacak birisi lazımdır. Geleceğin padişahı olacak II. Mehmed’e kim lala olmak istemez ki! Ama işin gerçek yönü öyle değildir. Çünkü geleceğin Fatih’i öyle bir çocuktur ki, müthiş zekası ve kabiliyeti yanında hırçınlığı ve kabına sığmazlığıyla ulemanın korkulu rüyasıdır. Durum böyle olunca çoğu ulema bir bahane bulur ve bu işten geri durur. Bir tek Molla Hüsrev bu işe gönüllü talip olur. Geitirildiği o yüksek makamı terk edecek kadar bu işi arzulayan Molla Hüsrev sonuçta geleceğin Fatih’inin Lalası olur.





    tarihimizden ibretlik kıssaslar 1b

    Sonunda genç Lala ile hırçın şehzade derslere başlarlar. Molla Hüsrev, onun ufkunu açar. Kendini aşmayı, büyük düşünmeyi öğretir. Zaman zaman Spil Dağı’nın sarp yamaçlarında oturarak, beraber hayaller kurarlar. Öyle ki hayalleri müthiştir; bir gün karadan gemiler yürütürler, bir gün Haliç’i köprülerle bağlarlar, bir gün Minare yüksekliğinde kuleler yaparlar, bir gün devasa toplar derken sadece İstanbul’un değil, Roma’nın fethine kadar uzanır hayalleri, tabii ki bunlar kuru kuru hayaller değildir. Yıllar geçer ve bir gün Fatih tahta oturur ve Fatih Spil dağında Molla Hüsrevle kurduğu hayallerin bir kısmını gerçekleştirir. Hocası Molla Hüsrev’i de bir ilim adamının gelebileceği son nokta olan Şeyh’ül islamlığa getirir.



    Molla Hüsrev tam 20 yıl kadar bu makamda kalır. Fatih’in ifadesiyle, Molla Hüsrev “zamanın Ebû Hanifesi”dir. Molla Hüsrev’e göre alimler lala olmalı ve lala yetiştirmelidirler. Sultana hakkı, hakikati, eğriyi, doğruyu gösterebilmenin tek yolu budur. Nitekim kendisi Fatih’e iyi bir lala olur ve gelecek nesiller için mükemmel lalalar yetiştirir. Meselâ II. Bâyezid’e, Yavuz’a ve Kanuni’ye istikamet çizen Zembilli Ali Cemali Efendi bunlardan biridir.

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Minyatur1tm4
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Empty osmanlının kadısı

    Mesaj tarafından reco_54 C.tesi 30 Ağus. 2008, 1:38 pm

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Ottoman_coffeehouse_large



    Devir Osmanlı devri, yer Bursa; bir adam pazardan at satın alır. Ama sonradan fark eder ki at hastadır. Hemen tez davranıp, atı geri vermeye yeltenir. Belki satın aldığı adam, atın hastalığını kabul etmez de atını geri almaz diye, ilk önce kadıya gidip, işini sağlama bağlamak ister. O devirde de Bursa kadısı Molla Fenari’dir. Adam doğruca kadılığa varır ama Molla Fenari yerinde yoktur. Adam bu yüzden işini ertesi güne bırakmak zorunda kalır. Fakat at bir gece dayanamaz ve ölür.



    Ertesi gün Kadı Molla Fenari’ye varan adam nasıl mağdur olduğunu anlatır ve ne yapması gerektiğini sorar. Adamı dinleyen Molla Fenari:



    “ Senin zararını ben ödeyeceğim.” der.



    Adam Molla Fenari’ye hayretle bakar ve:



    “ Ama nasıl olur? Niçin siz ödeyeceksiniz ki konuyla ilgili hiçbir alakanız ve suçunuz yok” der.



    Molla Fenari:


    “ Görünüş öyle gibi ama suçumuz var hem de büyük. Eğer sen dün geldiğinde, ben yerimde olsaydım; olaya hemen müdahale ederek, hasta atı iade ettirir, paranı da geri alırdık. At da sahibinin elinde ölmüş olurdu. At öldüğüne göre şimdi bu imkan yok olmuştur. Senin mağdur olman, benim makamım da olmamam sebebiyle olmuştur. Bunun için zararını ben ödeyeceğim” diyerek adamın zararını ödemiştir.

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Img8847fw6jh4
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Empty eğer padisah biz isek!

    Mesaj tarafından reco_54 C.tesi 30 Ağus. 2008, 1:44 pm

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Sultan-2-murat
    sultan 2.murat han

    Sultan II. Murat Han, İstanbul’u birkaç kez kuşatmasına rağmen fetih ona bir türlü nasip olmamıştı. Hacı Bayram Veli; “ İstanbul’un Fethi kundaktaki küçük şehzadeniz ile bizim Köse’ye nasip olacaktır” demişti. Kundaktaki şehzade Fatih sultan Mehmet, Köse; ise Hacı bayram Veli’nin talebesi Akşemseddin idi.



    Sultan II. Murat Han, İstanbul’un Fatih’i olacak II. Mehmet’i en iyi şekilde yetiştirdi ve İstanbul’un bir an önce fethetmesi için, kendisi tahtından fedakarlık edip, Sultan II. Mehmet’i 12 yaşında tahta oturttu.



    Osmanlı tahtına çocuk yaşta bir hükümdarın oturduğunu duyan Avrupalılar, sevince gark olup; Osmanlı’yı balkanlardan atma ümidine düştüler. Hızla Osmanlı’ya karşı bir haçlı seferi düzenleyip, 100 bin kişilik bir orduyla Osmanlı topraklarına girdiler.



    Bunun üzerine Veziriazam Çandarlızade Halil paşa, durumu Sultan II. Murat Han’a bildirdi ise de Sultan Murat tahta geçmeyi kabul etmedi. Bunun üzerine genç padişah Sultan II. Mehmet derhal bir mektup kaleme alarak, babası Sultan II. Murat Han’a;



    “ Eğer Padişah siz iseniz ordunuzun başına geçiniz; yok eğer Padişah biz isek; size emrediyorum! hemen ordunun başına geçiniz” diyerek henüz çocuk yaşta iken düşündürücü ve zeka dolu bir paradoks sunarak babasının ordunun başına geçmesini sağlamıştır.

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Kissadanhisseler_266081


    ÜÇ AY SAHİBİNİ BEKLEYEN ALTIN KESESİ

    Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir müslüman günlerce dolaşıp, yıllık zekâtını verebileceği fakir birilerini arar, ama o kadar dolaştığı halde zekâtını verecek fakir bir kimse bulamaz. Bunun üzerine zekâtının tutarı olan altınları bir keseye koyarak,eminönünde bir ağaca asar ve üzerine de:

    "Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekâtımı verecek ihtiyaç sahibi bir kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazar.

    Ne muhteşem olaydır ki günler geçer, haftalar geçer, aylar geçer ve bu altın kesesi tam üç ay ağaçta asılı kalır da kimse o zamana kadar, o altın kesesine elini bile sürmez.
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Empty OSMANLI ORDUSUNUN BİTİREMEDİĞİ BİR TENCERE PİLAV

    Mesaj tarafından reco_54 C.tesi 30 Ağus. 2008, 1:53 pm

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Kissadanhisseler_51



    Yavuz Sultan Selîm Han Mısır seferine giderken, yolu Konya’nın Çumra ilçesindeki Dedemoğlu köyünden geçer. Sultan, ordusunun önünde yol almaktadır. ihtiyar bir köylü görüntüsündeki Dede Molla’yı tarlasını sürerken görür ve yaklaşıp selâm verir. Dede Molla, gelenin kim olduğunu farketmemiş gibi bir tavırla selâmını alır ve işiyle meşgul olmaya devam eder. Atının üzerinde onu seyredenSultan;



    "Baba duydun mu? Pâdişâh sefere çıkmış. Mısır'a gidiyormuş" der.



    Dede Molla:



    "Mevlâ yolunu açık eylesin. İnşâallah hayırlı olur. Emeline nâil ve muzaffer olarak döner." dedikten sonra işine devam eder.



    Sultan onun bu olgun hâline ve teslimiyetine bakıp, dünyâya gönül bağlamayan, tevekkül sâhibi bir zât olduğunu anlar. Sultan nasıl karşılık vereceğini merak ederek tekrar;



    "Dede, uzak yerden geliyorum. Karnım aç, yiyeceğin var mı? der.

    tarihimizden ibretlik kıssaslar 009yavuz5kq



    Bunun üzerine Dede Molla biraz ilerde iki taşın üzerine yerleştirilmiş tencerede pişmekte olan aşı işâret ederek:



    " İşte orada pilav pişmek üzere, karnın doyuncaya kadar ye!"der.



    Pâdişâh;



    "İyi ama ardımdaki ordu da aş ister." deyince;



    Dede Molla:



    "İşte tencere orada indir, sen de ye askerlerin de yesin. Hepinize yeter inşâallah!" diye söyler. Sonra tarlasını sürmeye devâm eder.



    Biraz sonra ordu yaklaşınca, Yavuz Sultan Selim, vezirlerine mola vermelerini emreder. Mola veren askerler grup grup Dede Molla’nın pilavından yemek için sofraya oturur. Başta sultan, vezirler ve bütün ordu bu pilavdan yer, fakat pilav hiç eksilmez. Bu ihtiyar zâtın erenlerden olduğunu anlayan Sultan, onun kerâmetiyle pilavın bitmediğini görerek, hürmetle elini öpüp, duâsını alır ve ordusuna ilerle emrini verir. Osmanlı ordusu, Mısır seferinde zafer kazanıp İstanbul'a dönerken, Yavuz Sultan Selim yine Dede Molla’nın yanına uğrar. Bir arzusu olup olmadığını sorar.
    Dede Molla yavaş bir sesle; "Mendilimi isterim" der.



    Sultan önce bir şey anlayamaz. Fakat biraz sonra savaş sırasında kolundan hafif yaralandığını ve o sırada yanında savaşan ihtiyar bir askerin koynundan mendilini çıkararak, yarasını sardığını hatırlar ve o ihtiyar askerin de Allah’ın Veli kullarından Dede Molla olduğunu anlayarak, Dede Molla’ya ve bulunduğu yöreye büyük ihsanlarda bulunur.
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Empty ABD'Yİ VERGİYE BAĞLADIK

    Mesaj tarafından reco_54 C.tesi 30 Ağus. 2008, 2:00 pm

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Kissadanhisseler_k78

    1783 yılında, yeni bir denizci devlet, denizlerde tek başına bayrak gezdirmeye başladı. Bu yeni denizci devlet ABD idi. Hemen 2 yıl sonra, yani 1785’te, Atlantik'te Cadiz açıklarında, bu yeni bayrağı taşıyan ilk gemi Osmanlı gemileri tarafından ele geçirildi. Bu ilk gemiden sonra 1794 yılına kadar birçok ABD gemisi daha Osmanlı eline geçince, ABD bu Osmanlı tehdidi karşısında bir anlaşma yapmayı kabul etmek zorunda kaldı.

    5 Eylül 1795’te Başkan George Washington ile Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı arasında imzalanan bu antlaşma ile;



    ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik'te gerekse Akdeniz'de ABD sancağı taşıyan hiç bir tekneye dokunulmaması karşılığında, 642.000 altın dolar ve yılda 12.000 Osmanlı altını ödemeyi kabul ediyordu.



    Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan bu anlaşmayla Osmanlı Devleti, ABD’yi yıllık vergiye bağlamış oldu.



    Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzaladığı tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir...

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Osmanl%20donanmaskartpostal tarihimizden ibretlik kıssaslar 68

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Guncel60_3b

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Guncel60_2b

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Guncel60_1b
    Kaynaklar:
    • Treaties and Other International Acts of the United States of America. Editör; Hunter Miller, 1931.
    • Yale Üniversitesi Hukuk Fakültesi arşivleri
    • Çevrim içi kaynak “http://tr.wikipedia.org/wiki/ABD_Osmanlı_Sözleşmesi” Sayfa kategorileri: ABD tarihi | Osmanlı Devleti antlaşmaları
    • Çevrim içi kaynak "http://tr.wikisource.org/wiki/ABD_Osmanlı _Sözleşmesi" Sayfa kategorisi: Denizcilik antlaşmaları
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Empty ÜÇ AY SAHİBİNİ BEKLEYEN ALTIN KESESİ

    Mesaj tarafından reco_54 Perş. 19 Mart 2009, 4:04 pm

    tarihimizden ibretlik kıssaslar Kissadanhisseler_fatih

    Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir müslüman günlerce dolaşıp, yıllık zekâtını verebileceği fakir birilerini arar, ama o kadar dolaştığı halde zekâtını verecek fakir bir kimse bulamaz. Bunun üzerine zekâtının tutarı olan altınları bir keseye koyarak, bir ağaca asar ve üzerine de:

    "Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekâtımı verecek ihtiyaç sahibi bir kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazar.

    Ne muhteşem olaydır ki günler geçer, haftalar geçer, aylar geçer ve bu altın kesesi tam üç ay ağaçta asılı kalır da kimse o zamana kadar, o altın kesesine elini bile sürmez.


    OSMANLI TOPLARI
    tarihimizden ibretlik kıssaslar 208061
    Osmanlı devletinde ilk topu 1. Murat, Mohaç Meydan Savaşında kullanmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi için döktürdüğü “Şahi Topları” çağ açıp çağ kapatmıştır. Kanuni zamanında ise Osmanlı topçuları Mohaç Meydan savaşında Osmanlı topları karşısında kalan Macar ordusunu perişan etmiş ve Macar ordusu 2 saat gibi kısa sürede tamamen yok edilmiştir.

    İşte Kanuni Sultan Süleyman devrinde yıllarca İstanbul'da kalmış olan İspanyol yazar Cristobol de Villalon yazmış olduğu eserinde:

    "Dünyada hiçbir devletin Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu yoktur. İstanbul'da eski model olduğu için kullanılmayıp süs diye surlara konan topları inceledim Bunlar bile İspanya ordusundaki toplardan çok daha kaliteliydi. Tophane sırtlarında çaptan düşmüş diye yığılan 40 kadar topu hayretle seyrettim. Bunları alıp topçu kuvveti oluşturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti bilmiyorum.” diye yazarak Osmanlı’nın muhteşem topçu gücünü itiraf etmekten kendini alamamıştır.

      Forum Saati Ptsi 20 Mayıs 2024, 2:35 pm