HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

Eski Mısırlılar Siyah mıydı? FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme


Join the forum, it's quick and easy

HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

Eski Mısırlılar Siyah mıydı? FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme

HERKONU FORUM SİTESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HERKONU

Similar topics


      Eski Mısırlılar Siyah mıydı?

      reco_54
      reco_54
      Ödüllü Üye
      Ödüllü Üye


      Kayıt tarihi : 12/03/08
      Erkek
      Mesaj Sayısı : 1666
      Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
      Yaş : 53
      Mesleği : Otomativ
      Medeni Durumu : Evli
      Çocuk Sayısı : 1
      Eğitim Durumu : Lise
      Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
      Resim Resim : ---
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
      İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
      Site Puanı Site Puanı : 583
      Rep Puanı Rep Puanı : 81

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Empty Eski Mısırlılar Siyah mıydı?

      Mesaj tarafından reco_54 Cuma 21 Mart 2008, 10:13 am

      Zaman: İÖ yaklaşık 3100-332
      Mekân: Mısır

      Çeşitli Mısır efsanelerinden Tanrıça İsis'in de kızıl-siyah bir kadın olduğu söylendiği için, Nil vadisine yerleşen halkın zenci oldukları sonucunu çıkardım. EMİLE AMELINEAU, 1899

      Mısır Afrika'nın ayrılmaz bir parçası olduğuna göre, Mısır'ın eski ve yeni sakinleri de coğrafi anlamda "Afrikalı"dırlar. Eski Mısırlılar' in "siyah" olup olmadıkları İse çok daha karmaşık bir konudur. Pek çok çağdaş yazar -özellikle Mısır'ı "kara Afrika" uygarlığı olarak göstermek isteyen "Afromerkezciler"- için Mısır'ın coğrafi konumu, insanlarının temelde "siyah" oldukları için yeterli bir kanıttır. Ancak bu soruya doğru bir cevap vermek için yalnızca "siyah" kelimesinin anlamını değil, bunun eski zamanlarda ne anlama gelebileceğini de tanımlamak zorundayız.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz210

      Gize'deki özel mezarlardan çıkarılan iki 4. Hanedan "yedek" kafası. Biri daha tipik Mısırlı fiziki yüz hatları gösterirken, kadın olan diğerinin yüz hatları negroiddir.

      "SİYAH"LA KASTETTİĞİMİZ NEDİR?

      Ne yazık ki, konu üzerindeki çağdaş yazıları şöyle üstünkörü bir biçimde gözden geçirdiğimizde bile, bireyleri ya da grupları sınıflandırmak için "siyah" teriminin kullanımının yazarın kişisel görüşüne göre değiştiğini görmekteyiz. "Siyah" kelimesi ya da "Siyah"a atfedilen kavram, kimi zaman klasik Negroid tipi için kullanılırsa da, "Afrikalı", "Avrupalı olmayan" ve hatta "Ezilen etnik grup" anlamlarında da sık sık kullanılmaktadır.

      una karşılık eski kaynaklarda çok daha açıklık ve fikir birliği olması şaşırtıcıdır. Eski dünyadan başlıca üç kanıt tipi kullanılmaktadır: Mısır ve Mısır'a komşu bölgelerden iskelet kalıntıları, eski Mısırlılar'ın bıraktıkları yazı metinleri ve çizdikleri resimler ile Klasik Dönem yazarları tarafından yazılmış metinler.

      Çeşitli dönemlere ait bulunan Mısır iskeletleri yıllar boyunca incelenmiş ve çıkarılan sonuçlar, Mısırbilimciler'in Mısır ve Nübye'den nüfus giriş çıkış hareketleri konusundaki fikirleri üzerinde etkili olmuştur. Örneğin Mısırbilimci Brian Emery, kafatası ölçümlerine dayanarak geç Hanedan öncesi Mısırlılar'ın doğudan gelen bir yeni ırk tarafından fethedildiklerini iddia etmiştir.

      Flinders Petrie ise bir ara, aynı nedenlere dayanarak, Eski Krallık'ın piramit yapımcılarının Asya'dan gelen ve Negroid olmayan istilacılar olduklarını söylemiştir. Ancak biyoloji antropologlarının yöntemleri geliştikçe, böyle basitlikçi iddialar azalmıştır. Günümüzde ise ırksal tiplerin, yalnızca iskelet kalıntılarına dayanarak değerlendirilemeyeceği genel olarak kabul edilmektedir.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz211 Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz212

      Mesehti mezarından iki model asker birliği. Biri kızıl kahverengi tenli Mısır askerlerini, diğeri daha koyu tenli Nübye paralı askerlerini gösteriyor.

      MISIRLILARIN ANTROPOLOJİSİ

      Antropolojik etkiler tarihi, Mısırbilimciler'i Negroid ve Kafkas ırkı aralarında çatışmalar olduğu konusuna zaman zaman götürmüşse de, Mısırlı insan kalıntıları araştırmasında hayli belirli bir süreklilik vardır. 18. yüzyıl sonunda öncü antropolog Johann Friedrich Blumenbach, Mısırlılar arasında üç temel fiziki tip olduğu sonucuna varmıştı: (1) "Etiyopyalı", (2) ''Hindu'ya yakın" ve (3) "Etiyopyalı" ve "Hindu" karışımı.

      Blumenbach'ın çalışmaları sayesinde pek çok 19. yüzyıl antropologu Mısır ile Güney Asya arasındaki muhtemel ırksal bağlantıyı vurgulamışlar ve 20. yüzyılın başında pek çok antropolog da (kafatası ölçülerine dayanan) bir "ırksal benzerlik katsayısı" kullanarak, Mısırlı ve Güney Asyalı tipler arasında böyle bir bağ bulunduğu konusunda bilimsel kanıt sağlama iddiasında bulunmuşlardır.

      Bu katsayının istatistiki geçerliği daha sonra gözden düşmüşse de, 1990'larda Mısır iskeletleri üzerinde yapılan analizler, eski Mısır halkının Sahra-altı Afrikası halklarından çok, Avrupa ve Güney Asya halklarıyla daha güçlü bağları olduğuna işaret etmektedir.

      Buna ek olarak, son antropolojik araştırmalar, Mısır fiziksel tipinde giderek artan bir kuzey-güney değişiminin, iki ayrı türün (yani Negroid ve Kafkas ırklarının) karışmasının bir göstergesinden çok, fiziki tipin enleme ve yerel koşullara uyarak çevresel değişikliklere uyumunu gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Amerikalı antropolog C, Loring Brace bu nedenle şöyle demektedir: "Mısırlılar'ı 'siyah' ya da 'beyaz' bir kategoriye sokmanın biyolojik bir mazereti yoktur... Eski moda 'ırk' kavramı eski ya da günümüz Mısır'ının insani biyolojik gerçeği ile başa çıkmakta yetersizdir."

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz213

      19. Hanedan firavunu I. Seti'nin mezarındaki röliyeflerde, Mısırlılar'ın ve Asyalılar'ın stereotipleri gösterilmiş.

      MISIRLILAR'IN DÜNYA GÖRÜŞÜ

      Şu halde Mısırlılar kendilerim nasıl görüyorlardı? Bu soruya ilk önce Mısırlıların resim ve heykellerde kendilerini nasıl gösterdiklerine ve ikinci olarak da "yabancıları" nasıl resmettiklerine bakarak bir cevap verebiliriz. Diğer pek çok kültürde olduğu gibi, Mısırlılar da kendilerine ait kimlik duygusunu, en önce kendilerini Mısır dışındaki diğer halklarla kıyaslayarak kazanmışlardır.

      Mısırlılar'ın kendilerini ve yabancıları resmetmelerine bakacak olursak, tarihlerinin büyük bir bölümünde kendilerini siyah, yün saçlı Afrikalılar ile soluk tenli, sakallı Asyalılar arasında bir yerde gördükleri anlaşılmaktadır.

      Yeni Krallık firavunları I. Seti ve III. Ramses'in Krallar Vadisi'ndeki mezarlarında güneş-tanrı Ra'nın hâkim olduğu evrendeki çeşitli insan tiplerini temsil eden resimler vardır. Bunların arasında kızıl-kahverengi tenli Mısırlılar, siyah derili Nübyeliler ve daha açık tenli Libyalılar ve Asyalılarla kesin bir çelişki oluşturmaktadır. Bu eski etnik karakterler ten rengi ve diğer fiziki karakteristikler dışında çeşitli saç ve giyim biçimleriyle de ayrılmaktadır.

      Bu resimlerin işlevinin Mısırlılar'ın kendilerini dünyanın geri kalanına göre milli bir grup olarak tanımlama olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Mısırlılar'ın kendileri de bu resimleri hiç kuşkusuz basitleştirilmiş stereotipler olarak görmüş olacaklardır. Mezarların ve tapınakların duvarlarındaki binlerce resimde halkın açıktan koyu kahveye kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsadığı görülmektedir.

      Şu halde ''Mısırlılardın kendilerini ırkçı olmayan, kültürel açıdan ayrı bir halk olarak gördükleri anlamı çıkartılabilir. Çünkü, fiziki görünüşlerine göre "yabancı" olmalarına rağmen sosyal ve politik açıdan Mısırlı kabul edilen pek çok birey örneği bulunmaktadır.

      KLASİK DÜNYADA SİYAH İNSANLAR

      Yunan ve Roma yazarları için "siyahi" olmanın en yaygın ölçüsü Etiyopya idi. Etiyopyalılar ("yanık yüzlü insanlar") Klasik dünyanın bildiği en kara tenli Afrikalılardır ve onların Aristoteles, Xenophanes ve Ptolemaios gibi yazarların eserlerinde Mısırlılar ile nadiren karıştırılmaları önemlidir. Gerçekten de Manilius, Astoronomiea'sında insanları azalan bir siyahlık derecesine göre şöyle sıralar: Etiyopyalılar, Hintliler, Mısırlılar ve Mağribiler.

      Strabon ise Etiyopyalılar'ın Güney Hintlilerine ve Mısırlıların Kuzey Hintlilerine benzediklerini belirtir. Yunanlılar'ın ve Romalıların ten rengini ya da diğer ırksal karakteristiklikleri aşağılamak için tanımlamadıkları da aşikârdır.

      Klasik dünyada insanları sınıflandırmada coğrafya ve etnik köken çok daha önemli yöntemlerdi. Ancak Klasik yazarlardan çoğu zaman bağlam dışında yapılan, dikkatle seçilmiş alıntılar, tartışma ortamı yaratmak isteyen modern yazarlar tarafından konuyu bulandırmak için sık sık kullanılmıştır.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz214

      Tutankamon'un tören bastonunun sapı bir Afrikalı ve bir Asyalı figürlerinden oluşuyor.

      SONUÇ

      Öyleyse şu soruyu bir kez daha sormamız gerekir: Eski Mısırlılar kimlerdi? Günümüzde elde olan kanıtlara dayanarak bazı gerçekler kesinlikle söylenebilir. Bir kere, başta da belirtildiği gibi, Mısır, Ortadoğu ve Akdeniz'le yakın ilişki kurabilecek bir Afrika ülkesidir ama Afrika kıtasının da coğrafi ve ırksal köken olarak ayrılmaz bir parçasıdır.

      İkincisi, Mısırlıların dilinin başlangıçta Afrika kökenli olduğu ama sonra giderek Sami dillerinden (özellikle Yeni Krallık Dönemi ve sonrasında) etkilendiği anlaşılmaktadır.

      Üçüncüsü, fiziki görünüşleri bakımından eski Mısır'dan ve Klasik sanat ve edebiyatından kalma pek çok kanıta bakarak, aşağı Nil Vadisi halkının ırksal ve etnik bakımdan karışık olduğu ve güneyde tam Negroid bireylerden kuzeyde daha soluk tenli ve düz saçlı Kafkas tiplerine kadar bir çeşitlilik gösterdiği söylenebilir.

      Dördüncüsü, Firavunlar Dönemi geleneksel Mısır resimlerinde Mısırlılar kendilerini Afrika, Asya ve Kuzey Akdeniz insanlarından ayırmak için, öncelikle ten rengi ve saç tiplerine dayanan bir ırksal stereotipleme kullanmışlardır.

      Sonuncusu ve belki de en önemlisi "siyahi" insan kavramı bizim yaptığımız çağdaş bir sınıflandırmadır ve bunu eski çağın bağlamında kullanmaya kalkışmak yalnızca kavram karışıklığına yol açar. Mısır'ı "beyaz" bir uygarlık olarak tanımlamak için "beyaz Anglosakson Protestan" bir komplo olmadığı gibi, "siyahi" bir uygarlık olarak tanımlamak için de herhangi bir bilimsel neden yoktur.

      Eski Mısırlılar çağdaş "siyahi" kavramını anlamayacaklardı ve kendileri "Mısırlılık"larını asla yalnızca ırksal terimlerle tanımlamayacaklardı. Eski Mısır'ın kültürü ve arkeolojik geçmişi pek çok ırksal grubun etkileşiminin ürünüydü. Diğer bir deyişle, Mısırlılar siyah, kahverengi ya da beyaz değil, yalnızca Mısırlı'ydılar.

      GÜNÜMÜZ MISIR'ININ ETNİK YAPISI

      Çağdaş Mısır halkının büyük çoğunluğu Hami ve Sami halkların karışımına dayanan çok homojen bir etnik grup oluşturur. Tarih boyunca çeşitli istilalara uğrayan Nil Deltası'nda bir bileşim, belirli yabancı öğeler de taşır. Nil Vadisi'nde oturan Saidiler, eski göçebe topluluklarla karışmanın ürünü olan farklı bazı fiziksel özellikler gösterirler.

      Daha güneydeki Nübyeliler, bir ölçüde Arap kökeni taşımakla birlikte, belirgin özelliklerle ayırt edilen yerli kimliklerini korumuşlardır. Sina'da ve Doğu Çölü'nün kuzeyinde oturanlar, genellikle yakın dönemde göç etmiş Araplar'dan oluşur.
      reco_54
      reco_54
      Ödüllü Üye
      Ödüllü Üye


      Kayıt tarihi : 12/03/08
      Erkek
      Mesaj Sayısı : 1666
      Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
      Yaş : 53
      Mesleği : Otomativ
      Medeni Durumu : Evli
      Çocuk Sayısı : 1
      Eğitim Durumu : Lise
      Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
      Resim Resim : ---
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
      İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
      Site Puanı Site Puanı : 583
      Rep Puanı Rep Puanı : 81

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Empty Geri: Eski Mısırlılar Siyah mıydı?

      Mesaj tarafından reco_54 Cuma 21 Mart 2008, 10:15 am

      Kartacalıların Kurbanları

      Zaman: İÖ 8-2. yüzyıl
      Mekan: Kartaca, Tunus

      Kronos'a (Ba'al Hammon) tapan Fenikeliler, özellikle de Kartacalılar, büyük bir istekte bulunduklarında, mutlaka başarılı olmak istiyorlarsa, çocuklarından birini tanrıya kurban ederek yakarlardı. CLEITARCHUS, İÖ 4. YÜZYIL SONLARI.

      Kartaca, Doğu Akdeniz'den gelen Tyroslu (bugünkü Sur) Fenikeliler tarafından "Yeni Kent"leri (Kart-Hadaşt) olarak şimdiki Doğu Tunus'ta kurulmuştur. Bugün aynı yerde Tunus kentinin bir banliyösü vardır. Arkeolojik kayıtlarda İÖ 8. yüzyıl ortalarının daha öncesinden bir bulguya rastlanılmamışsa da, sözlü geleneklerde (örneğin Vergilius'un Aeneis'ine. göre) kenti İÖ 814 yılında kardeşi Tyroslu Pygmalion'dan kaçan Kraliçe Dido'nun kurduğu söylenegelmektedir.

      Romalılar Kartaca'da yaşayanlara Phoenikes'ten (Fenikeliler) türetilen Poeni adını vermişlerdi. Pön Savaşları sözü de buradan gelir. Kartaca'nın Akdeniz'in ortasında olması ve verimli bir hinterlandı kontrol etmesi gelişip genişlemesine yol açmış, devlet İÖ 4. ve 3. yüzyıllarda gelişerek büyük bir imparatorluk olmuştur. Toprakları bugünkü Tunus'un tamamını kaplıyordu ve Fas'tan Batı Libya'ya kadar Kuzey Afrika kıyılarında pek çok yerleşim merkezi vardı. Ayrıca denizaşırı olarak Sicilya, Sardunya ve İspanya'da da topraklara sahipti.

      Ancak Kartaca'nın toprak emelleri ülkeyi o çağda Akdeniz'de bir başka süper güç olan Roma ile çatışmaya zorlamıştır. Bu iki büyük devletin arasındaki iktidar mücadelesinde İÖ 264-146 arasında üç tane Pön savaşı yapılmış ve sonunda yenilen Kartaca, İÖ 146 yılında yağmalanıp yıkılmış, Romalılar tarafından tümüyle yok edilmiş, ve üstüne üstlük cehennem tanrılarına adanarak burada insan yaşaması bile yasaklanmıştır. Ancak, İÖ 122'den sonra Roma yönetimi, Kartaca topraklarında koloni kurmaya yeniden başladı.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz234

      Byra Tepesi'nden Kartaca: Tophet ortada görülen Pön limanının sağında (batısında) yer almaktadır.

      BAAL VE TANİT

      Kartaca tanrılarının başında gökyüzü tanrısı Baal ile yazıtlarda esrarlı bir biçimde "Baal'ın yüzü", yani Baal'ın dişi karşıtı ya da "yansıması" olan Tanit bulunurdu. Baal, anayurt Fenike'de tanınmış bir tanrı ise de, Tanit oralarda bilinmezdi ve İÖ 5. yüzyılda ortaya çıktıktan sonra baş dişi tanrıçalığı (Batı Sami Bereket Tanrıçası olan) Astarte'nin elinden almıştı.

      Baal her nasılsa insanlardan uzak ve ürkütücü bir tanrıydı: Tepelerin ve özellikle dağ doruklarının tanrısıydı ama aynı zamanda verimli ovaların ve gökyüzünün de tanrısı kabul edilirdi. Kısacası, bütün evrenin tanrısıydı. Kartaca (neo-Pönik) yazısında TNT, Yunanca'da Thanneth ya da Thinith olarak yazılan Tanit, her şeyden önce gökyüzünün bir tanrıçasıydı ve böylece tarımsal refahı sağlayan yağmuru getirirdi. Tanit aynı zamanda Kartaca kentinin de baş koruyucu tanrısıydı.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz235

      Bu taşlar Kartaca tophet'i kazılarından çıkarılmış ve bahçeye gelişigüzel yerleştirilmiştir.

      KURBAN YERLERİ

      Baal da, Tanit de kurban isterdi ve kurbanlar tophet olarak anılan kutsal açık hava mekânlarında sunulurdu. Kartaca'daki binlerce tophet yazıtından, kültün ve kurbanların odağının özellikle Tanit olduğu anlaşılmaktadır. Buna karşılık Doğu Cezayir'de bulunan Konstantin'deki Tophet'teki 800 yazıt çoğunlukla Baal'a adanmıştır.

      Tunus'ta Sousse'de, Sardunya'da Sulcis'te (Sant'Antioco), Tharros ve Monte Sirai'de, Sicilya'da Motya'da kazılıp çıkartılan başka tophet'ler de vardır. Yazıtlarda tophet terimi kullanılmıyorsa da, bu terim Tevrat'ta, Fenike topraklarında çocukların kurban edildiği yerler için ("Toffette" olarak) kullanılmaktadır (Yeremya 7: 31, II Krallar 23:10)

      Kartaca'daki tophet 1921'de, eski kentin güneyinde yapay Pön Limanı'nın 50 metre batısında bulunmuştur. Burası, en az 6000 metre karelik, çevresi duvarla çevrilmiş üstü açık bir alandı. Yıllar boyunca yapılan kazılarda kısmen yanmış kemiklerle dolu ve her biri, çevresi çakıltaşı döşenmiş bir çukura gömülü binlerce küp bulunmuştur, ilk başlarda çoğunun yerleri, yüzeyde küçük bir yontma taş taht ya da üzerinde bir betyl (oval ya da şişe biçimli bir taş, tanrının simgesi) oyulmuş bir taş blokla (cippus) belirlenmişti.

      Ancak İÖ 4. yüzyıldan sonra üzerinde basit bir röliyef ve kimi zaman da kurbanı veren kişinin adıyla Baal ve Tanit'in adları yazılı uzun bir taş blok yerleştirmek âdet olmuştur. Bu taşların biçim ve süslemeleri zamanla değişmiş, özellikle de en üste "Tanit simgesi" (bir yatay çizgi ve daireyle çevrili üçgen) yerleştirilmesi gelenekselleşmişti. Şimdi Tunus'ta Bardo Müzesi'nde olan bir taşta, kolunun altında bir bebek (herhalde kurban) olan bir rahip görülmektedir.

      Sıklıklarında farklılıklar olmasına rağmen Kartaca tophet'indeki yazıtlar İÖ 8. yüzyıl ortalarından kentin yıkıldığı İÖ 146 yılına kadar bir süreklilik göstermektedir. Her yıl ortalama 100 küp gömüldüğü hesap edilmektedir ki, bu toplam 60.000 kurban demektir.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz236 Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz237 Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz238

      (Solda) Kurbanın durumunu gösteren bir çizim (yanık kemikler küpe konulup toprağa gömülmüş) ve yüzeyde yerini belirten taş. (Ortada) Tunus'ta Bardo Müzesi'nde İÖ 3. yüzyıldan kalma anıt taş üzerinde düz şapkalı, bir eli havada bir adamın (bir rahip?) kolunun altında bir çocuk (kurbanı?). (Sağda) İÖ 2.-1. yüzyılda Mathan-Baal oğlu Hanno tarafından dikilmiş Tanit simgeli bir taş.

      ÇAĞDAŞ KAZILAR

      Kartaca tophet'inde 1970'li yılların sonunda yapılan kazılar ilk istatistiki rakamları sağlamıştır. Yanmış kemikler hem insanlara hem hayvanlara aittir, ancak beklentilerin aksine hayvan kurbanlarına kıyasla insan kurbanlarının sayısında bir azalma görülmemiştir, ilk gömülenler arasında hayvan kurbanları toplamın üçte birini oluştururken İÖ 4. yüzyılda bu rakam on küpte bire düşmüştü: Bu dönemde kurbanların yüzde 90'ı insandı.

      Yine araştırmaların gösterdiğine göre, en eski çağlarda (İÖ 8-6. yüzyıllar) kemikler ölü doğmuş ya da henüz doğmuş bebeklere aitken, İÖ 4. yüzyıldaki kurbanlar genellikle l ile 3 yaş arası çocuklardı. Hatta bu dönemden kalma küplerin üçte birinde, bir küpte iki ve kimi zaman üç çocuğun kemikleri bulunmuştur.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz239

      Kartaca'daki tophet'te anıt taşlar ve üzerlerine daha sonra Romalılar tarafından yapılan kubbe.

      ÇOCUKLAR NEDEN KURBAN EDİLİYORDU?

      Bu değişikliğin nedenini, hatta neden insanın kurban olarak seçildiğini, yazılı metin yokluğu yüzünden açıklayabilmek çok güçtür. Yeni doğmuş bebeklerden küçük çocuklara geçişin askeri ya da ekonomik krizden kaynaklandığını düşünmek mümkünse de, böyle kesin bir bağlantı hem kanıtlanamaz hem de herhalde pek muhtemel değildir.

      En büyük kriz olan, Kartaca'nın İÖ 146 yılında yıkılmasına giden son dönemin tophet ritüeli, büyük ölçüde Romalılar tarafından daha sonra silindiğinden, doğru bir değerlendirme yapılması imkânı da yoktur.

      Ama gene de çeşitli varsayımlar ileri sürülmüştür. Yazıtlarda kurban adayanların varlıklı kişiler olduğu görülmektedir. Kartacalı seçkinlerin ilk çocuklarını kurban etmeleri Kitabı Mukaddes'in, "hasadını ve masaranın akıttığını takdimde geciktirmeyeceksin. Oğullarının ilk doğanını bana vereceksin" (Çıkış 22: 29) emrini akla getirmektedir.

      İlk DNA testleri sonunda birkaç vakada cinsiyet tayini yapılabilmişse de, kemiklerin durumu cinsiyetin belirlenmesine imkân vermemektedir. DNA testleri sonucunda, küplerde bulunan çocukların aynı aileden olup olmadıkları da belki anlaşılabilir. Bazıları çocukların kurban edilmesini tıpkı Spartalılar'ın istenmedik çocukları ölmek üzere bir tepeye bırakmaları gibi, bir tür doğum kontrol yöntemi olarak görmektedirler.

      Ancak büyük çocukların kurban edilmesini açıklamak daha güçtür. Bir bebeğin henüz ana rahmindeyken Tanit'e adandığı ve eğer çocuk ölü doğmuşsa onun yerine ailenin başka bir çocuğunun kurban edildiği de öne sürülmüştür. Ancak bu uygulama bebek ölüm oranlarının çok yüksek olduğu varsayımım da beraberinde getirir.

      Sabatino Moscati, Yunan ve Roma yazarlarının Yahudi aleyhtarı propagandayı yaydıklarını ve gerek bebeklerin gerek daha büyük çocukların yakılmadan önce doğal nedenlerle ölmüş olabileceklerini iddia etmiştir. Ancak böyle bir görüş, eski dünyada "kurban" eylemi konusunda bildiğimiz her şeyin reddi demektir. Kurban etmek, ölüleri gömmenin alternatif bir yöntemi değildir, tanrılar nezdinde başarılı olması için kurban edenin (burada ana-babanın) sıkıntı çekmesi gerekir. Arkeolog Charlotte Roberts, Motya tophet'inden 20 çocuğun kemiklerini incelemiş ve herhangi bir hastalık belirtisine rastlamamıştır.

      Romalılar'ın Kuzey Afrika'yı ele geçirmelerinden sonra Baal ve Tanit kültü pek ince bir Romanlaştırma cilası altında devam etmiştir: Tanrılara Satürn ve Caelestis adları verilmiş ve bunlara, Hıristiyanlık'ın yayılmaya başlamasına kadar tapılmıştır. Kartaca'daki tophet yeri de unutulmamıştır.

      Orada Roma döneminde Satürn'e ve Caelestis'e tapıldığını gösteren izler vardır. Ancak Romalılar'ın asla hoşgörüyle karşılamadıkları insan kurban etme uygulaması Kartaca'da da, diğer yerlerde de İÖ 146 yılında sona ermiş görünmektedir. Ancak bazı yazıtlarda görüldüğü gibi hayvanın, insan yerine "vekâleten" (vicarius) kurban edildiği unutulmamıştı ve 3. yüzyılda Hıristiyan Tertullianus'un, kendi gününde bile Afrika'nın bazı yerlerinde insan kurban etmelerinin devam ettiğini söylediği bilinmektedir.

      Sousse ve Konstantin'deki İÖ 146'dan sonra devam ettirilen tophet'lerin modern koşullar altında yeniden kazılarak yanık kemiklerin incelenmesi, Tertullianus'un haklı olup olmadığını ortaya çıkaracaktır. Ama o haklı çıkmasa bile, Kartaca'nın yıkılışından yaklaşık dört yüzyıl sonra bile, Kartaca çocuk kurban etme uygulamasının hâlâ hatırlandığı böylece anlaşılmış olmaktadır.
      reco_54
      reco_54
      Ödüllü Üye
      Ödüllü Üye


      Kayıt tarihi : 12/03/08
      Erkek
      Mesaj Sayısı : 1666
      Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
      Yaş : 53
      Mesleği : Otomativ
      Medeni Durumu : Evli
      Çocuk Sayısı : 1
      Eğitim Durumu : Lise
      Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
      Resim Resim : ---
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
      İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
      Site Puanı Site Puanı : 583
      Rep Puanı Rep Puanı : 81

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Empty Geri: Eski Mısırlılar Siyah mıydı?

      Mesaj tarafından reco_54 Cuma 21 Mart 2008, 10:16 am

      Punt Ülkesi Neredeydi?
      Zaman: İÖ yaklaşık 2450-1170
      Mekân: Somali/Sudan/Etiyopya?

      Yüzümü tanyerine çevirerek sana bir harika yarattım. Bütün kokulu çiçekleriyle Punt topraklarını senden huzur istemek ve senin verdiğin havayı solumaları için sana getirdim. III. AMENHOTEP'IN MEZAR TAPINAĞINDAKİ KİTABEDEN.

      Kral Sahure'nin hükümdarlığından (İÖ yaklaşık 2450) III. Ramses zamanına kadar (İÖ yaklaşık 1170), en az bin üç yüz yıl eski Mısırlılar düzenli olarak Punt diye bildikleri bir bölgeye ticari seferler yapmışlardır. Punt'un Mısır'ın güneyinde bir yerde olduğu bilinmekteyse de, çağdaş bilimadamları bunun tam yerini ve Mısır ticari heyetlerinin hangi kara ve deniz yolundan gittikleri konusunu uzun zamandır tartışmaktadırlar.

      Punt ülkesi ve halkı hakkındaki bilgimiz metinlerden ve resimlerden gelmektedir. Resimlerde çizilmiş sahneler ve kazınmış yazılar, tüccarların oraya altın, aromatik reçineler, ince tahtalar, fildişi ve vahşi hayvanlar (zürafa, maymun ve babunlar) gibi egzotik şeyler almak üzere gönderildiğini göstermektedir. Bazı Yeni Krallık tapınak ve mezarlarındaki resimlerde Puntlar, koyu kızıl tenli ve ince yüz hatlı insanlar olarak gösterilmiştir. Bunlar daha eski dönemlerden kalma resimlerde uzun saçlıyken, 18. Hanedan sonrasından başlayarak daha kısa saçlı olarak resmedilmişlerdir.

      Punt, bir zamanlar günümüz Somali'si olarak düşünülmüşse de, artık Punt Ülkesi'nin, resimlerdeki ve röliyeflerdeki bitki ve hayvanların daha çok bulunduğu Güney Sudan'da ya da Etiyopya'nın Eritre bölgesinde olduğu iddia edilmektedir.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz215

      Deyr el-Bahri'de Hatşepsut Tapmağı'ndaki röliyeflerde Punt hükümdarı Parahu ile karısı Ati (solda) ve kadını taşıyan semerli eşek (sağda) görülüyor. Bu dönemde Mısırlılar ataya da eşeğe fazla binmiyorlardı.

      KRALİÇE HATŞEPSUT'UN PUNT RESİMLERİ

      Kraliçe Hatşepsut'un Deyr el-Bahri'deki tapmağındaki çok iyi işlenmiş bir dizi sahne, belki de uzun bir hareketsizlik döneminden sonra Puntlar'la ticaret anlaşmasının yeniden başlamasını kutlamak için yapılmıştır. Resimlerde gayet belirgin olarak, Puntlar'ın direkler üzerinde duran konik biçimli ve merdivenle girilen saz kulübeleri görülmektedir. Deyr el-Bahri'de tasvir edilen bitkiler arasında palmiyeler ve mür ağaçları da vardır ve bu sonuncular mürrüsafi çıkarılması için parçalanmaya başlamışlardır.

      Punt hükümdarı (Mısırlılar'dan uzun sakalı ve garip giysileriyle ayrılmaktadır) Mısırlı ticaret heyetini karşılamaya çıkmıştır. Hükümdarın adı Parahu olarak verilmekte ve Puntlular'ın tek lideri olduğu ima edilmektedir. Ancak pek çok başka yazıtta da, Mısırlıların Punt'ta her biri kendi liderlerine sahip farklı gruplarla karşılaştıkları belirtilmektedir.

      Aşağı ve yukarı Nübye halkları da aynı şekilde, farklı adlar taşıyan kabileler arasında bölünmüştür. Parahu'nun bir reislikler konfederasyonun başı ya da Mısırlılar ile Punt'un daha iç bölgeleri arasında aracılık yapan bir kıyı kabilesinin temsilcisi olması mümkündür.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz216

      Sudan'da günümüzde bir Dinka köyü. Direkler üstündeki evler Kraliçe Hatşepsut'un Deyr el-Bahri'deki tapınağındaki röliyeflerdeki Punt evlerinin tıpkısıdır.

      PUNT ÜLKESİNE DENİZDEN Mİ GİDİLDİ, KARADAN MI?

      Ticaret kafilelerinin Thebes'ten Punt'a iki aşamada gittikleri kabul edilmiştir: Önce Doğu Çölü'nden vay a geçilip sonra teknelerle Kızıldeniz kıyısından aşağı (teknelere Kuseyr'den ya da Mersa Gawasis; den binilmiş olacaktı).

      Deyr el-Bahri resimleri en azından büyük bir Punt seferinin tekneyle gidiş gelişlerini doğruluyorsa da (Hatşepsut'un filosunun çevresindeki balıklar nehirden çok deniz türleridir), bazı seferlerin 4. Şelale'ye kadar Nil'den gidip, sonra Kurgus kalesi yakınlarında Puntlular;la ticaret yapışması ya da oradan kara yoluyla Punt;a (ya da Punt ile Nübye arasındaki bir bölgeye) gidilmiş olması da mümkündür.

      Kızıldeniz yolculuğu varsayımına karşı Nil Nehri ile kara yolculuğu varsayımını ortaya atan, Amerikalı Mısırbilimci Louise Bradbury'dir. Bradbury, III. Thutmosis ve II. Amenhotep dönemlerinin Başhazinedarı Min'in 18. Hanedan mezarındaki resimlerde, Min'in Kızıldeniz'den çok nehir ulaşımına uygun düz sallarla gelmekte olan Puntlular;la yapılan bir ticaret seferinin başında olmasına işaret etmiştir.

      Hammamat Vadisinin doğusundaki Yeni Krallık yazıtlarının yokluğunun, bu kara ve/veya Kızıldeniz yolunun sık kullanılmadığının kanıtı olacağım belirtmektedir. Oysa Kurgus'ta 18. Hanedan'dan kalma duvar resimlerinde, burasının Puntlar ve Mısırlılar için işlek bir ticaret yeri olduğu görülmektedir.

      Punt bir ticari ortak olarak sağlam bir biçimde yerleştikten sonra bile bir tür uzak Shangri-La olarak görülmeye devam etmiştir. Orta Krallık döneminin "Gemisi Batan Denizci" hikâyesinde kahraman, kendisini Punt kralı olarak tanıtan ve mürrüsafi veren tılsımlı bir yılanla karşılaşır.

      Ancak Yeni Krallık'ın (İÖ 1070 yılları) son bulmasından sonra Mısır kayıtlarında Punt;tan çok az söz edilir. Bölgeye ilişkin en son gönderme, bir 26. Hanedan (İÖ 600) kitabesinde bulunmaktadır. Burada bile ticaretten çok iklim ön planda tutulmakta ve Punt Ülkesi, aşırı yağışın Mısır'da Nil'in taşkınlarına neden olacağı dağlık bir bölge olarak tanımlanmaktadır.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz217

      Punt'un tahmin edilen üç yerini gösteren harita. Güneydeki Somali artık pek muhtemel görünmemektedir. Ülkenin Eritre ile Sudan arasında bir yerde olduğu sanılmaktadır.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz218

      Hatşepsut'un tapınağındaki röliyeflerden bir sahnede direkler üzerindeki evler görülüyor. Balıklar, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'nda bulunan balıklardır. Kraliçe Hatşepsut'un askerleri Punt'tan mür ağaçları getirmişlerdir ve bunlar, bulunan ağaç çukurlarına bakılırsa Deyr el-Bahri'de ekilmiştir.

      Eski Mısırlılar Siyah mıydı? Giz219

      Ebusir'de Sahure mezar tapınağından bu röliyefte, İÖ 2450 yıllarında Mısır gemileri Punt seferinde.

        Forum Saati Ptsi 06 Mayıs 2024, 10:59 am