PANİK BOZUKLUK NEDİR? PANİK BOZUKLUĞU NASIL TANIMLAYABİLİRİZ?
Panik bozukluk, bir tür kaygı bozukluğu olup özellikle gençlik döneminde çok sık rastlanan bir rahatsızlıktır. Öncelikle “kaygı ve kaygı bozukluğu nedir” sorusunu açıklamakta yarar var.
Kaygı: Kişinin davranışlarını ve sosyal hayatını kısıtlayan; stres, gerilim ve huzursuzluk halidir.
Kişinin davranışlarını ve sosyal hayatını kısıtlayan gerilim ve huzursuzluk halinin temelinde, olumsuz yaşantılardan kaynaklanan abartılı düşünceler ve değerlendirmeler vardır.
İnsanın varlığını sürdürme mücadelesi evrimle birlikte başlamıştır. Kaygı insan varlığının başlangıcından beri var olan bir tepkidir. İnsanın varlığının ve yaşamının tehlikeye düşüğü durumda kaygı ortaya çıkmaktadır. Yaşamın sürekliliği için belli düzeyde kaygının olması gerekmektedir. Aksi takdirde kişinin tehlikelerden sakınması ve kendini koruması mümkün olmayabilir. Örneğin ilk çağda insanların ormanda vahşi hayvandan kaçmak ve korunmak için belli düzeyde kaygı ve korkuya ihtiyacı vardı.
Ne zaman ki kaygı kişinin davranışlarını ve sosyal yaşamını kısıtlamaya başlamışsa ve herhangi bir tehlike yokken de kaygı belirtileri ortaya çıkıyorsa, bu durum psikolojik bir rahatsızlık olmaya başlamış demektir.
Belli başlı kaygı bozuklukları:
· Genel ya da sürekli kaygı bozukluğu
· Fobiler
· Obsesif-kompulsif bozukluk
· Panik bozukluk (panik atak).
Panik bozukluk: Aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan; kalp çarpıntısı, terleme, titreme, göğüs ağrısı, nefes almasa güçlük, kişinin kendini çıldıracakmış gibi hissetmesi şeklinde görülen yoğun bir kaygı nöbetidir.
HANGİ BELİRTİLER PANİK BOZUKLUĞA İŞARETTİR?
Kalp atımının aniden hızlanması ve kalp atımlarını duyumsama.
Terleme
Titreme ya da sarsılma
Nefes darlığı yada boğuluyor gibi olma
Soluğun kesilmesi
Göğüs ağrısı yada göğüste sıkıntı hissi
Bulantı yada karın ağrısı
Baş dönmesi, sersemlik hissi, bayılacakmış gibi olma
Gerçek dışı duygulara kapılma ya da benlik algısında bozulma
Kontrolünü kaybetme ve çıldıracakmış gibi hissetme
Kalp krizi geçirme korkusu ve şiddetli ölüm korkusu
Kollarda ve tüm vücutta uyuşma – karıncalanma hissi
Üşüme, ürperme ya da ateş basması
Bu belirtilerden 4’ünün ya da daha fazlasının, birden başladığı ve 10 dakika içinde en yüksek düzeye ulaştığı yoğun korku ve huzursuzluk durumu panik bozukluğa işarettir.
Bu belirtileri olanların en kısa zamanda bir psikolog ya da psikiyatriste başvurması en doğru olandır.
HANGİ DURUMLARI PANİK BOZUKLUKTAN AYIRT ETMEK GEREKİR?
Panik bozukluğu olanlar sıklıkla hastanelerin acil servislerine başvurmaktadırlar. Doktorlar bu kişilere fiziksel bir hastalığının olmadığını söylediği halde ikna olmazlar. Doktorun uygun gördüğü tetkiklerin yaptırılmasından sonra (örneğin: çeşitli kan tetkikleri, tiroid gibi hormon tetkikleri, kardiyolojik ve nörolojik tetkikler) kişinin herhangi bir fiziksel rahatsızlığı yoksa az önceki saydığımız belirtilere panik bozukluk diyebiliriz.
Ancak genel bir tıbbi hastalığın fizyolojik etkisiyle panik nöbetlere benzer nöbetler oluşmuşsa bunu Panik Bozukluktan ayırt etmek gerekir.
Örneğin:
Troid hormon fazlalığı (hipertroidi), kansızlık, demir eksikliği gibi çeşitli hormonal düzensizlik sonucunda panik bozukluğa benzer belirtiler görülebilmektedir.
Madde bağımlılarında panik bozukluğa benzer belirtiler görülebilmektedir.
Çeşitli kalp hastalıkları durumunda panik bozukluğa benzer belirtiler görülebilmektedir.
Epileptik bozukluktan kaynaklı panik bozukluğa benzer belirtiler görülebilmektedir.
Panik nöbetleri hangi durumlarda ortaya çıkmaktadır?
Hiçbir neden olmaksızın aniden ortaya çıkan beklenmedik panik nöbetler.
Kaygı ve korku yaratan bir duruma bağlı olarak ( örneğin yılan, fare veya köpek görme durumunda, korku verici durumu düşünme, stres ve üzüntü hali ) ortaya çıkan duruma bağlı panik nöbetler
Önceden panik nöbeti geçirilmiş bir ortam, kişinin ortama olumsuz koşullanmasına neden olabilmektedir. Bu ortama tekrar giren kişi koşullanmışlık nedeniyle kaygı yaşamaktadır ve panik nöbeti geçirebilmektedir. Yani kişi sürekli panik nöbetin geleceği kaygısını yaşamaktadır.
Bu tür durumlarda bu kişiler genellikle bu ortamlara olumsuz koşullanırlar ve bu ortamlardan kaçmaya çalışırlar.
Kahve, çay, kola, çikolata gibi kafeinli içecekler ve yiyecekler; madde ve alkol kullanımı da panik nöbetlerini tetikleyebilmektedir.
Panik bozukluğu olanların özellikle kahve, kola, demli çay, çikolata gibi kafeinli içecek ve yiyecekleri ve alkollü içecekleri mümkün oldukça kullanmamaları gerekir.
Panik nöbetleri hangi sıklıkla görülür?
Panik nöbetlerinin sıklığı ve şiddeti değişkenlik göstermektedir. Bazı kişilerde aylarca süren bir zaman dilimi içerisinde ortalama haftada bir panik nöbet görülebilir. Bazı kişilerde ise haftalar hatta aylar boyunca panik nöbet görülmeyebilir.
Panik nöbetler ortalama 15-20 dakika sürelidir, ancak bazen bir veya iki dakika, bazen de bir saatten daha uzun sürebilir.
Panik bozukluğun oluşmasına neden olan faktörler nelerdir?
Uzun süreli stres koşullarına maruz kalma.
Savaş, kaza, tecavüz vs. gibi geçmişte yaşanılan travmatik olaylar ve korkular.
Heyecanlı, pasif ve içe dönük kişilik yapısı.
Beyinde kimyasal iletimi sağlayan; nörokimyasal maddelerin işleyişinde bozulmaların olması.
Ailesinde ve yakın akrabalarında panik bozukluk olanlarda genetik yatkınlık söz konusudur. Olumsuz koşullara maruz kalmaları durumunda, bu kişilerde panik bozukluk görülme olasılığı yüksektir.
Panik bozukluğu kişinin yaşantısında ne gibi olumsuz durumlar yaratmaktadır?
Doktorlar bu kişilere fiziksel bir hastalığının olmadığını söylediği halde ikna olmazlar ve hastanelerin acil servislerine ya da kardiyoloji servislerine başvururlar. Bu nedenle zaman ve ekonomik açıdan kayba uğramaktadırlar.
Bu kişilerde şiddetli ölüm korkusu nedeniyle çökkün ruh hali yani depresyon görülmektedir.
Panik bozukluğu olanların birçoğu sosyal ortamlara girmekten kaçınırlar. Yalnız kalamama, sokağa çıkamama, kalabalık ortamlara girememe en belirgin görünen durumlardır.
Panik bozukluğu olanların birçoğunda agorafobi de görüldüğünden bu kişiler aylarca evden dışarı çıkmazlar. Bu nedenle işini veya okulunu aksatırlar ya da bırakırlar.
Panik bozukluğun tedavisi mümkün müdür?
Panik bozukluğu, tedavisi mümkün olan bir psikolojik rahatsızlıktır. Rahatsızlığı olan kişinin öncelikle tedaviyi kabullenmesi ve rahatsızlığının psikolojik nedenlerden kaynaklandığına ikna olması gerekir. Bu özellikle terapiler için çok önemlidir. Panik bozukluğu olanlar için en uygun tedavi yöntemi; ilaç tedavisi ve psikoterapilerin birlikte yürütülmesidir.
Panik bozukluğu tedavisinde kullanılan yeni kuşak antidepresan ilaçlar (SSRI) bağımlılık yapmazlar. Yan etkileri ise son derece azdır ve tehlikeli değildir. İstenildiğinde doktor önerisi ile rahatlıkla kesilebilirler.
İlaç tedavisine ek olarak uygulanan psikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır.
Nefes alma ve çeşitli gevşeme egzersizleri, stresle başa çıkma yöntemleri ile kişinin rahatlaması sağlanır. Ve hasta tekrar panik nöbetiyle karşılaştığında bu baş etme mekanizmalarını kullanarak kendini daha güçlü kılabilir.
Yapılan araştırmalara göre, panik bozukluğun tedavisi için psikoterapilerin birlikte kullanıldığı ilaçlı tedaviler, psikoterapilerin kullanılmadığı ilaçlı tedavilere göre daha çok başarı sağlamaktadır.
Kısaca panik bozukluğu, bir kalp hastalığı değildir.
Panik atağı sırasında insanların öldüklerine, delirdiklerine ya da kontrol dışı davranışlarda bulunduklarına ilişkin hiçbir tıbbi bilgi yoktur. Bu nedenle panik nöbeti sırasında; bunun ölümcül olmadığını, delirmeye yol açmayacağını hissettiğiniz sıkıntının sonunda geçeceğini düşünmelisiniz.
Panik Atağının Belirtileri Nelerdir?
Göğüs ağrısı yada göğüste sıkışma
Çarpıntı, kalbin kuvvetli yada hızlı vurması
Terleme
Nefes darlığı yada boğulur gibi olma
Soluğun kesilmesi
Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecek yada bayılacak gibi olma
Uyuşma yada karıncalanma
Üşüme, ürperme yada ateş basması
Bulantı yada karın ağrısı
Titreme yada sarsılma
Kendini yada çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme
Kontrolünü kaybetme yada çıldırma korkusu
Ölüm korkusu
Bir panik atağında bu belirtilerden en az 4 yada daha fazlası bulunur.
Dörtten daha az belirtinin görüldüğü ataklara ise kısıtlı panik atağı adı verilir.
Panik Bozukluğu Nedir?
Panik bozukluğu, tekrarlayan, beklenmedik panik atakları ve ataklar arasındaki zamanlarda başka panik ataklarının da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duyma. Panik ataklarının “kalp krizi geçirip ölme” , “kontrolünü yitirip çıldırma” yada “felç geçirme” gibi kötü sonuçlara yol açabileceği inancıyla sürekli üzüntü duyma yada ataklara ve olası kötü sonuçlarına karşı önlem alarak (işe gitmeme, spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek yada içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su, alkol, çeşitli yiyecekler taşıma gibi ) bazı davranış değişikliklerinin görüldüğü ruhsal bir rahatsızlıktır.
Panik Bozukluğu Nasıl Oluşur?
İlk atak başlıyor: Hiçbir neden yokken ve birden bire başlayan çarpıntı, terleme, göğüste sıkışma, nefes darlığı yada baş dönmesi, dengesizlik, fenalaşma yada baygınlık gibi belirtiler kişiyi dehşet içinde bırakır. Kişi ‘kalp krizi ’ geçirdiğini yada felç geçirmekte olduğunu zannederek yoğun bir ‘ölüm korkusu’ ya da ‘felç olma’ korkusu yaşar. Bazen de başında bir tuhaflık, sersemlik hissi, kendisini veya çevresini bir garip ya da değişik hissetme gibi duyguların ortaya çıkmasıyla, ‘kontrolünü kaybetmeye’ yada ‘çıldırmaya başladığını’ düşünerek kendisine yada çevresindekilere bir zarar vermekten korkmaya başlar. Hasta hemen, en yakın doktor ya da acil servise götürülür. Orada yapılan birçok muayene, çekilen film, elektrokardiyografi, tomografi ve diğer incelemelerde hiçbir şey bulunmaz. Hastanın nesi olduğu sorulduğunda doktorlar ‘hiçbir şeyi yok’ ya da ‘stresten olmuş ’ derler. Çoğu zaman sakinleştirici bir iğne yapılarak evine gönderilir.
Ataklar tekrarlıyor: Bir süre sonra panik atakları tekrarlar. Hasta, her yeni atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve acil servislere taşınmaya başlar. Her seferinde yeniden muayene, yeniden incelemeler yapılır ancak hiçbir şey bulunmaz. Hasta, kalbinde ya da beyninde kötü bir şey olduğuna, ancak doktorların bunu bir türlü bulamadığına inanmaya başlar. Bazen de yanlış tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından tansiyon ve kalp ilacına, vitamine kadar değişik ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılır, ancak bir türlü iyileşemez.
Beklenti anksiyetesi gelişiyor: Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir panik atağının geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyişe “beklenti anksiyetesi” adı verilir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok arttırır. Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çıldırma korkuları pekişir.
Yoğun ve sürekli üzüntü: Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten ya da kontrolünü kaybederek çıldırıp intihar etmekten, kendisine ya da yakınlarına bıçak ve bu gibi bir şeyle zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan şiddetle korkar. Bu düşüncelerin sürekli aklına gelmesinden dolayı da yoğun bir üzüntü duyarlar.
Yoğun davranışlar değişiyor: Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine inandıkları ” felaketler” e karşı bazı önlemler almaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar. Ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Ataklara karşı evden çıkarken alkol / madde/ ilaç / kullanırlar. Ataklar sırasında kullanmak üzerede yanlarında ilaç, su, yiyecek v.b. taşırlar. Ataklar sırasında olabileceklere karşı önlem alırlar. Örneğin atak sırasında kontrolünü kaybederek çocuklarına zarar vereceğine inanan hastaların önlem alarak evdeki bütün bıçakları kilit altında tuttukları, çocuklarıyla yalnız kalmamaya çalıştıkları, atak sırasında fenalaşarak kendini yitireceğinden ya da bayılacağından korkan bayan hastaların, baygınken çalınır diye takılarını yanlarına almadıkları, onu baygın bulanların yardımcı olabilmesi için evinin / eşinin / ailesinin adresini, telefon numarasını, hatta tıbbi yardım için ulaşabilmek üzere doktorunun kartvizitini taşıdıkları görülmüştür. Bu hastalar, gerektiğinde acil yardımı çabuk alabilmek için bütün günlerini hastane bahçesinde geçirmeyi ya da güzergahlarını muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden seçmeyi tercih ederler.
Panik bozukluk, bir tür kaygı bozukluğu olup özellikle gençlik döneminde çok sık rastlanan bir rahatsızlıktır. Öncelikle “kaygı ve kaygı bozukluğu nedir” sorusunu açıklamakta yarar var.
Kaygı: Kişinin davranışlarını ve sosyal hayatını kısıtlayan; stres, gerilim ve huzursuzluk halidir.
Kişinin davranışlarını ve sosyal hayatını kısıtlayan gerilim ve huzursuzluk halinin temelinde, olumsuz yaşantılardan kaynaklanan abartılı düşünceler ve değerlendirmeler vardır.
İnsanın varlığını sürdürme mücadelesi evrimle birlikte başlamıştır. Kaygı insan varlığının başlangıcından beri var olan bir tepkidir. İnsanın varlığının ve yaşamının tehlikeye düşüğü durumda kaygı ortaya çıkmaktadır. Yaşamın sürekliliği için belli düzeyde kaygının olması gerekmektedir. Aksi takdirde kişinin tehlikelerden sakınması ve kendini koruması mümkün olmayabilir. Örneğin ilk çağda insanların ormanda vahşi hayvandan kaçmak ve korunmak için belli düzeyde kaygı ve korkuya ihtiyacı vardı.
Ne zaman ki kaygı kişinin davranışlarını ve sosyal yaşamını kısıtlamaya başlamışsa ve herhangi bir tehlike yokken de kaygı belirtileri ortaya çıkıyorsa, bu durum psikolojik bir rahatsızlık olmaya başlamış demektir.
Belli başlı kaygı bozuklukları:
· Genel ya da sürekli kaygı bozukluğu
· Fobiler
· Obsesif-kompulsif bozukluk
· Panik bozukluk (panik atak).
Panik bozukluk: Aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan; kalp çarpıntısı, terleme, titreme, göğüs ağrısı, nefes almasa güçlük, kişinin kendini çıldıracakmış gibi hissetmesi şeklinde görülen yoğun bir kaygı nöbetidir.
HANGİ BELİRTİLER PANİK BOZUKLUĞA İŞARETTİR?
Kalp atımının aniden hızlanması ve kalp atımlarını duyumsama.
Terleme
Titreme ya da sarsılma
Nefes darlığı yada boğuluyor gibi olma
Soluğun kesilmesi
Göğüs ağrısı yada göğüste sıkıntı hissi
Bulantı yada karın ağrısı
Baş dönmesi, sersemlik hissi, bayılacakmış gibi olma
Gerçek dışı duygulara kapılma ya da benlik algısında bozulma
Kontrolünü kaybetme ve çıldıracakmış gibi hissetme
Kalp krizi geçirme korkusu ve şiddetli ölüm korkusu
Kollarda ve tüm vücutta uyuşma – karıncalanma hissi
Üşüme, ürperme ya da ateş basması
Bu belirtilerden 4’ünün ya da daha fazlasının, birden başladığı ve 10 dakika içinde en yüksek düzeye ulaştığı yoğun korku ve huzursuzluk durumu panik bozukluğa işarettir.
Bu belirtileri olanların en kısa zamanda bir psikolog ya da psikiyatriste başvurması en doğru olandır.
HANGİ DURUMLARI PANİK BOZUKLUKTAN AYIRT ETMEK GEREKİR?
Panik bozukluğu olanlar sıklıkla hastanelerin acil servislerine başvurmaktadırlar. Doktorlar bu kişilere fiziksel bir hastalığının olmadığını söylediği halde ikna olmazlar. Doktorun uygun gördüğü tetkiklerin yaptırılmasından sonra (örneğin: çeşitli kan tetkikleri, tiroid gibi hormon tetkikleri, kardiyolojik ve nörolojik tetkikler) kişinin herhangi bir fiziksel rahatsızlığı yoksa az önceki saydığımız belirtilere panik bozukluk diyebiliriz.
Ancak genel bir tıbbi hastalığın fizyolojik etkisiyle panik nöbetlere benzer nöbetler oluşmuşsa bunu Panik Bozukluktan ayırt etmek gerekir.
Örneğin:
Troid hormon fazlalığı (hipertroidi), kansızlık, demir eksikliği gibi çeşitli hormonal düzensizlik sonucunda panik bozukluğa benzer belirtiler görülebilmektedir.
Madde bağımlılarında panik bozukluğa benzer belirtiler görülebilmektedir.
Çeşitli kalp hastalıkları durumunda panik bozukluğa benzer belirtiler görülebilmektedir.
Epileptik bozukluktan kaynaklı panik bozukluğa benzer belirtiler görülebilmektedir.
Panik nöbetleri hangi durumlarda ortaya çıkmaktadır?
Hiçbir neden olmaksızın aniden ortaya çıkan beklenmedik panik nöbetler.
Kaygı ve korku yaratan bir duruma bağlı olarak ( örneğin yılan, fare veya köpek görme durumunda, korku verici durumu düşünme, stres ve üzüntü hali ) ortaya çıkan duruma bağlı panik nöbetler
Önceden panik nöbeti geçirilmiş bir ortam, kişinin ortama olumsuz koşullanmasına neden olabilmektedir. Bu ortama tekrar giren kişi koşullanmışlık nedeniyle kaygı yaşamaktadır ve panik nöbeti geçirebilmektedir. Yani kişi sürekli panik nöbetin geleceği kaygısını yaşamaktadır.
Bu tür durumlarda bu kişiler genellikle bu ortamlara olumsuz koşullanırlar ve bu ortamlardan kaçmaya çalışırlar.
Kahve, çay, kola, çikolata gibi kafeinli içecekler ve yiyecekler; madde ve alkol kullanımı da panik nöbetlerini tetikleyebilmektedir.
Panik bozukluğu olanların özellikle kahve, kola, demli çay, çikolata gibi kafeinli içecek ve yiyecekleri ve alkollü içecekleri mümkün oldukça kullanmamaları gerekir.
Panik nöbetleri hangi sıklıkla görülür?
Panik nöbetlerinin sıklığı ve şiddeti değişkenlik göstermektedir. Bazı kişilerde aylarca süren bir zaman dilimi içerisinde ortalama haftada bir panik nöbet görülebilir. Bazı kişilerde ise haftalar hatta aylar boyunca panik nöbet görülmeyebilir.
Panik nöbetler ortalama 15-20 dakika sürelidir, ancak bazen bir veya iki dakika, bazen de bir saatten daha uzun sürebilir.
Panik bozukluğun oluşmasına neden olan faktörler nelerdir?
Uzun süreli stres koşullarına maruz kalma.
Savaş, kaza, tecavüz vs. gibi geçmişte yaşanılan travmatik olaylar ve korkular.
Heyecanlı, pasif ve içe dönük kişilik yapısı.
Beyinde kimyasal iletimi sağlayan; nörokimyasal maddelerin işleyişinde bozulmaların olması.
Ailesinde ve yakın akrabalarında panik bozukluk olanlarda genetik yatkınlık söz konusudur. Olumsuz koşullara maruz kalmaları durumunda, bu kişilerde panik bozukluk görülme olasılığı yüksektir.
Panik bozukluğu kişinin yaşantısında ne gibi olumsuz durumlar yaratmaktadır?
Doktorlar bu kişilere fiziksel bir hastalığının olmadığını söylediği halde ikna olmazlar ve hastanelerin acil servislerine ya da kardiyoloji servislerine başvururlar. Bu nedenle zaman ve ekonomik açıdan kayba uğramaktadırlar.
Bu kişilerde şiddetli ölüm korkusu nedeniyle çökkün ruh hali yani depresyon görülmektedir.
Panik bozukluğu olanların birçoğu sosyal ortamlara girmekten kaçınırlar. Yalnız kalamama, sokağa çıkamama, kalabalık ortamlara girememe en belirgin görünen durumlardır.
Panik bozukluğu olanların birçoğunda agorafobi de görüldüğünden bu kişiler aylarca evden dışarı çıkmazlar. Bu nedenle işini veya okulunu aksatırlar ya da bırakırlar.
Panik bozukluğun tedavisi mümkün müdür?
Panik bozukluğu, tedavisi mümkün olan bir psikolojik rahatsızlıktır. Rahatsızlığı olan kişinin öncelikle tedaviyi kabullenmesi ve rahatsızlığının psikolojik nedenlerden kaynaklandığına ikna olması gerekir. Bu özellikle terapiler için çok önemlidir. Panik bozukluğu olanlar için en uygun tedavi yöntemi; ilaç tedavisi ve psikoterapilerin birlikte yürütülmesidir.
Panik bozukluğu tedavisinde kullanılan yeni kuşak antidepresan ilaçlar (SSRI) bağımlılık yapmazlar. Yan etkileri ise son derece azdır ve tehlikeli değildir. İstenildiğinde doktor önerisi ile rahatlıkla kesilebilirler.
İlaç tedavisine ek olarak uygulanan psikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır.
Nefes alma ve çeşitli gevşeme egzersizleri, stresle başa çıkma yöntemleri ile kişinin rahatlaması sağlanır. Ve hasta tekrar panik nöbetiyle karşılaştığında bu baş etme mekanizmalarını kullanarak kendini daha güçlü kılabilir.
Yapılan araştırmalara göre, panik bozukluğun tedavisi için psikoterapilerin birlikte kullanıldığı ilaçlı tedaviler, psikoterapilerin kullanılmadığı ilaçlı tedavilere göre daha çok başarı sağlamaktadır.
Kısaca panik bozukluğu, bir kalp hastalığı değildir.
Panik atağı sırasında insanların öldüklerine, delirdiklerine ya da kontrol dışı davranışlarda bulunduklarına ilişkin hiçbir tıbbi bilgi yoktur. Bu nedenle panik nöbeti sırasında; bunun ölümcül olmadığını, delirmeye yol açmayacağını hissettiğiniz sıkıntının sonunda geçeceğini düşünmelisiniz.
Panik Atağının Belirtileri Nelerdir?
Göğüs ağrısı yada göğüste sıkışma
Çarpıntı, kalbin kuvvetli yada hızlı vurması
Terleme
Nefes darlığı yada boğulur gibi olma
Soluğun kesilmesi
Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecek yada bayılacak gibi olma
Uyuşma yada karıncalanma
Üşüme, ürperme yada ateş basması
Bulantı yada karın ağrısı
Titreme yada sarsılma
Kendini yada çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme
Kontrolünü kaybetme yada çıldırma korkusu
Ölüm korkusu
Bir panik atağında bu belirtilerden en az 4 yada daha fazlası bulunur.
Dörtten daha az belirtinin görüldüğü ataklara ise kısıtlı panik atağı adı verilir.
Panik Bozukluğu Nedir?
Panik bozukluğu, tekrarlayan, beklenmedik panik atakları ve ataklar arasındaki zamanlarda başka panik ataklarının da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duyma. Panik ataklarının “kalp krizi geçirip ölme” , “kontrolünü yitirip çıldırma” yada “felç geçirme” gibi kötü sonuçlara yol açabileceği inancıyla sürekli üzüntü duyma yada ataklara ve olası kötü sonuçlarına karşı önlem alarak (işe gitmeme, spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek yada içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su, alkol, çeşitli yiyecekler taşıma gibi ) bazı davranış değişikliklerinin görüldüğü ruhsal bir rahatsızlıktır.
Panik Bozukluğu Nasıl Oluşur?
İlk atak başlıyor: Hiçbir neden yokken ve birden bire başlayan çarpıntı, terleme, göğüste sıkışma, nefes darlığı yada baş dönmesi, dengesizlik, fenalaşma yada baygınlık gibi belirtiler kişiyi dehşet içinde bırakır. Kişi ‘kalp krizi ’ geçirdiğini yada felç geçirmekte olduğunu zannederek yoğun bir ‘ölüm korkusu’ ya da ‘felç olma’ korkusu yaşar. Bazen de başında bir tuhaflık, sersemlik hissi, kendisini veya çevresini bir garip ya da değişik hissetme gibi duyguların ortaya çıkmasıyla, ‘kontrolünü kaybetmeye’ yada ‘çıldırmaya başladığını’ düşünerek kendisine yada çevresindekilere bir zarar vermekten korkmaya başlar. Hasta hemen, en yakın doktor ya da acil servise götürülür. Orada yapılan birçok muayene, çekilen film, elektrokardiyografi, tomografi ve diğer incelemelerde hiçbir şey bulunmaz. Hastanın nesi olduğu sorulduğunda doktorlar ‘hiçbir şeyi yok’ ya da ‘stresten olmuş ’ derler. Çoğu zaman sakinleştirici bir iğne yapılarak evine gönderilir.
Ataklar tekrarlıyor: Bir süre sonra panik atakları tekrarlar. Hasta, her yeni atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve acil servislere taşınmaya başlar. Her seferinde yeniden muayene, yeniden incelemeler yapılır ancak hiçbir şey bulunmaz. Hasta, kalbinde ya da beyninde kötü bir şey olduğuna, ancak doktorların bunu bir türlü bulamadığına inanmaya başlar. Bazen de yanlış tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından tansiyon ve kalp ilacına, vitamine kadar değişik ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılır, ancak bir türlü iyileşemez.
Beklenti anksiyetesi gelişiyor: Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir panik atağının geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyişe “beklenti anksiyetesi” adı verilir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok arttırır. Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çıldırma korkuları pekişir.
Yoğun ve sürekli üzüntü: Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten ya da kontrolünü kaybederek çıldırıp intihar etmekten, kendisine ya da yakınlarına bıçak ve bu gibi bir şeyle zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan şiddetle korkar. Bu düşüncelerin sürekli aklına gelmesinden dolayı da yoğun bir üzüntü duyarlar.
Yoğun davranışlar değişiyor: Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine inandıkları ” felaketler” e karşı bazı önlemler almaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar. Ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Ataklara karşı evden çıkarken alkol / madde/ ilaç / kullanırlar. Ataklar sırasında kullanmak üzerede yanlarında ilaç, su, yiyecek v.b. taşırlar. Ataklar sırasında olabileceklere karşı önlem alırlar. Örneğin atak sırasında kontrolünü kaybederek çocuklarına zarar vereceğine inanan hastaların önlem alarak evdeki bütün bıçakları kilit altında tuttukları, çocuklarıyla yalnız kalmamaya çalıştıkları, atak sırasında fenalaşarak kendini yitireceğinden ya da bayılacağından korkan bayan hastaların, baygınken çalınır diye takılarını yanlarına almadıkları, onu baygın bulanların yardımcı olabilmesi için evinin / eşinin / ailesinin adresini, telefon numarasını, hatta tıbbi yardım için ulaşabilmek üzere doktorunun kartvizitini taşıdıkları görülmüştür. Bu hastalar, gerektiğinde acil yardımı çabuk alabilmek için bütün günlerini hastane bahçesinde geçirmeyi ya da güzergahlarını muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden seçmeyi tercih ederler.