HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

Nasreddin hoca fıkraları FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme


Join the forum, it's quick and easy

HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

Nasreddin hoca fıkraları FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme

HERKONU FORUM SİTESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HERKONU

Similar topics


      Nasreddin hoca fıkraları

      kartanesi74
      kartanesi74
      Yetişkin
      Yetişkin


      Kayıt tarihi : 27/01/08
      Kadın
      Mesaj Sayısı : 193
      Burç Sembolü : Balık / 20 Şubat -  20 Mart
      Yaş : 54
      Mesleği : Evhanımı
      Medeni Durumu : Evli
      Çocuk Sayısı : 3
      Eğitim Durumu : Lise
      Yaşadığı Şehir / Ülke : istanbul
      Resim Resim : Nasreddin hoca fıkraları Acomp16
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Site Puanı Site Puanı : 5
      Rep Puanı Rep Puanı : 4

      Nasreddin hoca fıkraları Empty Nasreddin hoca fıkraları

      Mesaj tarafından kartanesi74 Perş. 31 Ocak 2008, 2:36 pm

      Nasreddin Hoca kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş. Komşusu sormuşı:
      - "Hayrola Hoca efendi bir şey mi yitirdin?"
      - "Mühürüm düştü de..."
      - "Nerede düşürdün? Söyle, biz de bakıverelim."
      - İçerde düşürdüm, avluda."
      - "Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?"
      - "Avlu karanlık. Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum




      Nasreddin Hoca bir gün yabancı bir köyde misafir olur. Cuma günü O'nu kürsüye çıkartırlar. Güzel bir vaaz verir. Herkez pek memnun kalır. Camiden çıkınca Hoca'nın eşeğini getirirler. Köylülerin hepsi ona hizmet etmek için adeta yarışırlar. Hoca eşeğine binerken biraz düşünür. Sonra eşeğin üstüne ters oturur. Herkes hayret eder. Köylülerden biri dayanamayıp sorar :
      - Hocam der. Kusura bakma ama eşeğe niçin ters bindiğini sorabilirmiyim?
      Hoca tebesüm ederek cevap verir :
      - Eğer düz binip önünüze geçseydim siz arkada kalacaktınız. Siz öne geçseydiniz, bu defa ben arkada kalmış olacaktım. Böyle ters binince size arkamı dönmemiş oluyorum. Sebebi bu...




      Nasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı :
      - Kahrolası kedi ciğeri yedi.
      - Hınzır hayvan ciğeri yemiş.
      - Canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış, diye bahaneler uyduruyormuş.
      Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı:
      - Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne? Hoca cevap vermiş:
      - Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?.




      Küçük bir papağanın onbeş altına satıldığını gören Nasreddin Hoca, bir koşuda evine gidip kümesteki hindisini tutmuş. Apar topar pazara götürüp başlamış bağırmaya :
      - Satılık hindii.... Satılık hindii.... Yirmi altına satılık hindi !
      Şaşırmış pazardakiler.
      - Yahu hocam demişler. Bir hindinin yirmi altın ettiği nerde görülmüş.
      - Ne olmuş diye çıkışmış Hoca. Demin bir kuşu onbeş altına sattılar.
      - Ama o papağandı demişler. Tıpkı insan gibi konuşuyor o.
      - Olsun demiş Nasreddin Hoca. O konuşuyorsa bu da düşünür




      Nasreddin Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp :
      - Testiyi kırma ha ! diye öğüt vermiş .
      Bunu gören komşulardan biri :
      - Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ?
      Hoca cevap vermiş :
      - Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader !




      Nasreddin Hoca Akşehir'de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış :
      - Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
      Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
      - Doğru mu bunlar ? diye sormuş.
      - Evet, demiş fakir adam.
      - Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
      Zavallı fakir kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini Hoca' ya uzatmış. Bu sefer aşçıyı çağırmış yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlamış. Sonra da :
      - Haydi demiş aldın işte alacağını. Aşçı :
      - Nasıl olur ? diye şaşkınlığını belli etmiş. Paramı vermediniz henüz. Hoca cevap vermiş :
      - Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan akçenin de sesini alır elbet !




      Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış. Gece yarısı arkadaşı sormuş:
      - Hocam, uyudunuz mu?
      - Buyurun birşey mi var?
      - Biraz borç para isteyecektim.
      Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp:
      - Ben uyuyorum! demiş.




      Nasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemiş. Bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlamış. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına vurmuş, öyle geziyor. Şaşırıp sormuşlar :
      - Yahu Hoca Efendi, hem eşeğin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Nasıl bir iş bu ?
      Hoca cevabı yetiştirmiş hemen :
      - Zavallı hayvan, demiş. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sırtıma.




      Nasreddin Hoca, münasebetsiz komşusunun hemen her gün olur olmaz bir şeyler istemesinden bıkmış.
      Komşu bir gün çamaşır ipi isteyince:
      - Veremem, demiş, ipe un serdim.
      - Aman Hoca, ipe un serilir mi?
      - Adamın vermeye niyeti olmayınca ipe de un serer...




      Arkadaşlarından biri Hocaya sorar:
      -Hoca, Dünya kaç metre?
      Tam o sırada bir cenaze geçiyormuş yanlarından. Hoca onu göstererek:
      -Ona sor! Bak, ölçmüş biçmiş, gidiyor!..




      Hoca'ya yaşını sorarlar, "Kırk" diye yanıtlar, "Tam kırk!"
      On sene sonra aynı soruyu yine "Kırk" diye yanıtlayınca:
      "E hocam, on yıl önce de kırk yaşında olduğunu söylemiştin" demişler. Hoca hiç bozmadan:
      "Evladım, ne bileyim on sene öncesini!" diye yanıtlar.




      İçinde Ben de Vardım
      Hoca bir gün arkadaşıyla konuşuyormuş arkadaşı demiş ki:
      -"Ya hocam dün sizin evden bir ses çıktı. Neydi o?" Hoca:
      -"Hiç sadece hanımla biraz tartıştık kavuğum merdivenlerden yuvarlandı", demiş. Arkadaşı:
      -"Yahu hocam hiç kavuktan bu kadar ses çıkar mı?", demiş. Hoca da:
      -"Ya anlasana içinde ben de vardım", demiş.




      Adamın biri ölmüş.yıkamak için camiiye götürmüşler. Aradan bir saat geçmiş çıkmamış.iki saat geçmiş çıkmamış.üç saat ,dört saat derken sonunda çıkmış.sormuşlar"hoca neden bu kadar geç kaldın?"diye. Hocada "ne yapayım adam dirildi gebertene kadar canım çıktı"demiş.




      Akşam geç saatte eve gelen Hoca pencerede bir karaltı görür. Hanımına sus işareti yaparak tüfeğini doğrulttuğu gibi ateşler. Eve girerler, bir de bakarlar ki ateş ettikleri Hocanın cüppesi... "Hanım ucuz kurtulduk. Ya içinde ben olsaydım!" der.




      Hoca o aralar paraya sıkışmıştır. Bir vatandaş gelip hoca'ya: "şeytan nerede yaşar" diye sormuş. Hoca cevabı bilmez ama vatandaşı cevapsız bırakmamak için soruyu cevaplar. Adam giderek Hocayı soru yağmuruna tutmuş ve sonunda hoca'ya: "hocam peki şeytan ne yer" diye sorar. Hoca da: "eğer benim gibi parası yoksa zıkkımın kökünü yer" demiş.




      Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş. Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
      -"Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız?" Hoca hemen:
      -"Boğazına ateş düştüğü zaman", demiş.




      Hoca yer altına ahır yapmaya karar vermiş. Toprağı kaza kaza komşunun ahırına girmiş. Bir sürü öküz görünce koşa koşa karısına gitmiş:
      - Hanım, hanım! diye bağırmış.
      Müjdemi isterim. Eski zamanlardan kalma bir ahır dolusu öküz buldum..




      Bir gün Nasrettin hocanın arkadaşlarından biri kendisine gelip; birisinin kendisini mahkemeye verdiğini bir buğday meselesi hakkında yardımına ihtiyacı olduğunu, kendisi için yalancı şahitlik yapmasını istemiş hocadan.
      Hoca bu çok eski arkadaşını kıramamış ve yalancı şahitlik etmeyi kabul etmiş.
      Fakat mahkeme boyunca sürekli "arpa" diyormuş buğday yerine. Kadı en sonunda sinirlenip:
      - Be adam, dava buğday davası arpa değil. Neden sürekli arpa diyorsun şuna ? diye çıkışmış hocaya.
      Hoca da gayet sakin:
      - Efendim mesele yalan olduktan sonra buğday olsa ne farkeder arpa olsa ne farkeder.




      Nasrettin hoca bir gün pazara gitmiş dolaşıyor, hem de şöyle bir fiyatları yokluyor.
      Ahaliden birisi de yanına sokulup soruyor :
      - Hocam bugün ay kaç acaba...?
      Hoca gayet sakin:
      - Valla bilmem evladım uzun zamandır ay alıp satmıyorum.




      Nasrettin Hoca dul bir kadınla evlenir. Nikahtan 5 gün sonra kadın doğum yapınca, hoca iner alt kattan divid, kağıt filan alır koşa koşa gider çocuğun yanına bırakır.
      Lohusa kadının yanındaki kadınlar sorar :
      - Bu ne iştir hoca ne yapacak çocuk bunları ?
      Hoca :
      - Bu çocuk 9 aylık yolu 5 günde aldıysa, birkaç gün içinde okumaya da başlar. Onun için hazırlık yapıyorum.

        Forum Saati Perş. 28 Mart 2024, 11:06 pm